
Kafamda düşler kuruyordum yürürken. Önümde acı tuğlalarından örülü geçmiş duvarına rağmen. Duvarın arkasını görmeye çalışıyordum. Yolda yürürken onu gördüm. Parlıyordu, bakamıyordum. Gözlerim kamaşmıştı etkisinden. Elime aldım onu tekrar baktım. Gözümü ayıramıyordum. Artık daha mutluydum. Duvardan ötesini görüyordum. Elimdeki elmasın kıymetini biliyordum ve düşlerimin gerçekleşme olasılığı bana yansıyordu. Güneşi elimde tutuyor gibiydim. Onunla birlikte sanki bende parlıyordum. Elimdeki hazinenin gerçekliği acılarınkinden daha yoğundu. Mutluydum ve sanki hep öyle kalacaktım...
Sonra akşam oldu. Güneş herzaman rutine uydu. Uzaklardaki yuvasına doğru yol aldı yeni seferine hazırlık için. Elimdeki hazineme ne olmuştu? Artık parlamıyordu. Pırıltısını yitirmişken inanamıyordum olanlara. Halbuki kör olana dek ona bakacaktım. Ama yok artık parlamıyordu. Hazinem dediğim , elmasım, bir kırık cam parçasından ibaretti. Gerçekliğini yitirmişti benim için. Mutluluk morfininden ellerimdeki kesikler acımamıştı. Şimdi ise tek gerçek elimdeki acıydı. Gece tek düşündüğüm elimdeki acıydı. Tek dostumsa gözyaşlarım...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder